8 Ağustos 2018 Çarşamba

Yollar Denize Çıkmaz


               
                                                     YOLLAR DENİZE ÇIKMAZ

Henüz ehliyetim yok,elim kataloglara gitmişti.Garip bir ruh hali,sahiplik duygusu sadece onlara ait.
Fiyatlar uçuk,para zaten olmayan bankada,ama tek bir his;oda özgürlük,ayaklarının çekemeyeceği o seyahatler,sana sitem edemeyecek kadar istekli olan arabana nasip olacaktı.

Fiyatları,manav gibi sayan satış temsilcisi sakalını ağır ağır kaşırken,taksitlendirmenin nasıl olacağını anlatıyordu.Anlattığı şey ona göre de boştu.Boşa kürek çekmenin anlamsızlığı,fakat mesleğine ihanet etmemek için kendini her zaman mutlu edebilecek bir beden.

Yetkim olmayan şeyler bana göredir diyip, ehliyetimin olmadığını söyleyince,aslında şaşırmamıştı.Sadece güldü ve hoşçakalın dedi.İç sesi'de o gün şikayet etmiyordu.Çünkü o'da boş olduğu günlerde hiçbir zaman sahip olamayacağı arabaların fiyatlarını sorup,başka emektarları meşgul ediyordu.

Bileğimi ısıran şeyin ne olduğunu farketmeye çalışırken,ani korna sesiyle irkilmeye başladım.Sağ eliyle vitesi değiştirirken sol eliyle'de tehditler savuruyordu su'cu abi.Pek aldırış etmeyip yola devam ettim.Gördüğüm ilk bakkal'a girip soda aldım,lıkır lıkır içip geğirmek istedim.ilk sinyal sessiz çıkmıştı.

Artçı deprem ise karşımda pazardan poşetleriyle gelen teyzeyleyle göz göze geldiğim anda gerçekleşti.Ona dikkatli baktığım için biraz yardımsever,ama yaptığım hareketle de bir o kadar terbiyesiz bir adam olduğumu anlaması arasında ikilemdeydi.Gözlerimi bir anda çevirmem tercih hakkı bırakmamıştı ona.

Hava kararıyordu.İşten çıkan göbekli adamlar ısrarla kornaların dibine abanırken,karınları aç olan yayalar,hızlı adımlarla seyrediyordu kaldırımları.


Sağlı,sollu tam sekiz sokak gezinmiştim Çöplerin yanından geçerken selamlaştığım kediler,yemek ararken,İki elimi göğe kaldırıp,keşke kediler gibi bir amacım olsaydı dedim Tanrı'ya.Ama bunun sebebi kediler değil Soda'nın midemi şişirmesiydi.

Serçağ apartmanı'nın önünde sigara içerken,sokağın sesizliğini dinliyordum,o sırada elektrik trafolarının bana ne kadar yakın olduğu gözüme çarptı.Ayağa kalktım.Yaklaştıkça,korkmaya başladım,tam o sırada,apartmandan gelen kapı sesiyle kendi yaşantıma döndüm.Arkamı döner dönmez.Gözlüklü adamın başının kel tarafı ile bordo tişörtünü görebilmiştim sadece gerisi,hayallerimde ki gibiydi.

Apartmanda bir farklılık yoktu,sadece camdan bakan var mı diye merak edip diğer katlara bakmaya karar verdim.Giriş katını sayarsan 4 saymazsan 3.katta olduğunu tahmin ettiğim ahşap çerçeveli camın,sonuna kadar açılmış perdelerinin arkasında yazan ''Yollar Denize Çıkmaz'' afişiyle sersemleştim.18 dakika bunu düşündüm.Aşağı sokağa gitmeye karar verdim,bu mahalleyi hiç bilmediğim için deniz ümidi içimi kapladı.Daha fazla gidecek cesaretim yoktu.

Anlık bir kararla 9 numaralı zile  parmaklarım ağrıyana kadar basmaya başladım.Açan olmadı.Sonra 10,11,12 derken bütün binayı ayağa kaldırmak için verdiğim savaş,sanırım gerçek oluyordu.Yavaş yavaş açılan camlardan çıkan Kimsiniz,ne oluyor ya bu saatte,kimsin lan çocuk uyuyor,vb cümleler korkumu arttırdı.Beni görmesinler diye sürüne sürüne apartmanın bacak boyutundaki örgüden atlayıp arka bahçeye ulaştım.Ama camlar oraya daha da hakimdi gözler benim üzerimdeydi.Birazdan kesin birisi aşağı inecekti.

Güzel bir manevrayla,pek de farkedilmeyen kazan dairesi merdivenlerine çöktüm,ne gelen vardı ne giden,tam tamına tahminlerime göre geçen 4 saatlik bekleyiş,beni ağlattı.Ve pet şişeye işeyip oradan ayrılmaya karar verdim.Şişeyi en yakın gördüğüm mercedes'e fırlatıp alarmın çalmasını bekledim.Ve yürüyerek yoluma devam ettim.